Elektronik müziğin farklı kulvarlarında ürünler veren ve İstanbullu dinleyicinin çok sevdiği Kutiman'la, ambient ve Hint müziğin bağını ve yaratma dürtüsünü konuşuyoruz.
Multi-enstrümentalist, besteci, prodüktör - kendi tabiriyle miksolog Kutiman son on yıldır dünyanın dört bir yanından müzisyenlerle ortak çalışmalara imza atarken, farklı farklı müzik sahnelerine ve janrlarına da girip çıkmış bir isim. Bir gün kendisini gitar ağırlıklı bir saykodelya grubunda duyabilirsiniz, bir diğer gün tablasının başında Hint füzyon müziği çalarken de... Kendisine yakıştırılan "müzikal göçebe" tabiri sanırız tam da bu çok renkli ve çeşitli müzikal bakışından, duyuşundan ileri geliyor. Yeni işitsel ve görsel tekniklere yatkınlığının, farklı türleri bir araya getirmekteki maharetinin bir açıklaması olabileceğini de ileri sürebiliriz.
İstanbullu müzikseverler Kutiman'ı en son Melike Şahin'le olan çalışmasıyla duymuş olabilir ya da dünyanın farklı şehirlerinden ritim ve sesleri bir araya getirdi daha erken dönem plaklarından... Biz şimdi Açık Dergi'de; Necef Çölü’ndeki stüdyosunda kaydettiği “Guruji” ve “Majan” parçalarından oluşan yeni plağının yayınlanması vesilesiyle Kutiman'a mikrofon uzatıyoruz*. Ama önce isterseniz bir Guruji'ye kulak verin.
Kutiman hoşgeldin Açık Radyo'ya. Bize zaman ayırdığın için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.
İlk sorum şöyle olacak: Hint müziğiyle ilişkin nasıl gelişti? Bu gelenekle tanışman nasıl oldu; ve sence bu müziğin daha önceki işlerine etkisi nasıldı? Zira Guruji’ye gelene kadar (mesela Mix Hamburg gibi kayıtlarda da) pek çok kez bestelenişinde Hint ritimleri taşıyan işler duymuştuk senden.
Yanlış anımsamıyorsam on altı yaşındaydım. Şu an ismini hatırlamadığım bir sitar çalgıcısının CD’si elime geçmişti. Dinlemiş ama anlamamıştım müziği; yabancı bir müzikti, uzaylı müziği gibiydi, ama gerçekten de büyüleyiciydi. Yıllar boyu bu müziğe geri dönüp dursam da son beş yılda çok fazla ambient ve Hint müziği dinlemeye başladım. Ve bir gün gerçekten Hint müziği çalmayı öğrenmek istediğimi fark ettim; bir tabla alıp Kalküta’ya seyahat ettim. İki ay eğitim aldım orada.
Verdiğin mülakatlardan birinde Alice Coltrane ve Terry Riley’den ilham kaynakların olarak bahsediyorsun? Hint müzik geleneği ile çağdaş, deneysel ambient müzik arasındaki bağ ne sence?
Doğru, Alice Coltrane ve Terry Riley benim için büyük idoller. Ve bu iki ismin de Hint müziğinin bariz bir etkisi altında olduklarını düşünüyorum. Bana sorarsanız dünya müziğiyle ilgilenen her müzisyen (yani ilgi alanı bir müzik türünden fazlası olan her müzisyen) Hint müziğinden ne kadar etkilense azdır… Hint müziği öyle zengin bir kültür ve müzik geleneğidir ki görmezden gelmeniz mümkün değildir.
Peki bu yeni yayınladığın single'ların devamı nasıl olacak? Bu kayıtları ben ilk duyduğumda beni hakikaten şaşırttılar; zira Hint müziği ile oryantal klavye müziğinin çok iyi bir sentezi idi duyduğum. Çok iyi bir füzyon - tabii bir füzyon hedefiyle yola çıktığını düşünüyor değilim ama sonuçta iki farklı türün çok organik bir bileşimi çıkmış ortaya. Dinleyicilerin senden şimdi ne beklemeliler?
Her projem için farklı bir yere giderim ben. Şimdi yepyeni bir alandayım. Guruji ile füzyon düşüncesi bağlantılı evet - tabla çalmaya başladığımda klasik hint müziği de öğrenmeye başladım ama bir noktada işler gerçekten çok zorlaşıp karmaşıklaştı öyle ki Hint klasik müziği icrası artık hedefim olmaktan çıktı ve tablayı kendi bakış açımla çalmaya başladım. Sonra da işte ortaya o “füzyon” çıkmış oldu.
Sonrası için birden fazla projem var. Ama en yakın tarihli olan tekno ve elektronik müzik etkili bir iş ve önümüzdeki yıl o plağı yayınlamayı düşünüyorum.
Peki şimdi kulağa biraz safiyane gelecek bir sorum var: ilk kaset kayıtlarından bugüne değişmeden kalan şey nedir? Yani kendini ifade etmek için onca mecra ararken değişmeden kalan?
Sanırım değişmeden kalan benin, bütün bu yol boyunca. Şu an Hint müziğinin imitasyonunu yapıyorum ama sonuç benim versiyonum oluyor. İlk albümümde tutkum James Brown’dı, funk ve saykodelik müzik… o zaman da onu imite etmeye çalışıp kendi versiyonumu ortaya koymuştum. Sanırım bu yolculuk öyle ya da böyle değişmeden kalan bir ben oldum.
Ama tüm bu karşılaşmalarda hayati dönüşümlerde geçiriyorsun, duyabildiğim kadarıyla. Çekirdek değişmiyor tabi. Yaratma itkisi sabit kalıyor sanırım.
Benim için önemli olan yeni şeylere duyulan meraktır, heyecandır (bu Hint müziği olabilir ya da bir step sequencer, yeni bir alet olabilir). İşte ben o anki o kıvılcımın, yeni bir şey yaratma heyecanının peşine düşerim. Ve bu da beni yolda tutar. Bazen yolda neyle karşılaşacağımı ben bile belirleyemem. Misal bana tabla setimi alan annemdi, sonra ben çalmayı öğrendim. Yakın arkadaşlarımdan biri bir synthesizer almıştı benim için, hemen onu çalmaya başladım. Yani ben yalnızca tutkuyu takip ediyorum.
Istanbul bağımsız müzik sahnesi senin prodüksiyonlarını her zaman çok tutmuştur: İstanbullu kitlene kapanış cümlesi olarak ne söylemek istersin?
İstanbul’u ve Türkiye’yi seviyorum. Birkaç sefer ziyaret şansım da oldu. Bundan da öte aslında benim babam İstanbullu. Yani Türkiye’yle bağım çok derinde. Sevginiz ve desteğiniz için çok teşekkür ederim.
*Kutiman'la söyleşimizi vesile olan Artemis Günebakanlı'ya teşekkürle...